"İnançsız biri olduğum pekâlâ söylenebilir. Fakat ben bir inanç özlemine tutulmuş bir inançsızım."
- Pier Paolo Pasolini
Pier Paolo Pasolini bu röportajda sinema, din, politika ve insanlarla ilgili düşüncelerini dile getiriyor. YouTube'un Altyazı ayarlarından Türkçeyi seçmeyi unutmayın. Bu arada bu röportajın yazılı halini de videonun hemen altında bulabilirsiniz. İyi seyirler ve iyi okumalar dilerim.
Yazılı hali:
+ Sizin gibi bir Marksist nasıl oluyor da İncil'den ve İsa'nın takipçilerinin ifadelerinden böylesine ilham alabiliyor?
- Söz yine dönüp dolaşıp Bignardi'nin bahsettiği şeye geliyor: Ben olayları daha çok içsel olarak deneyimlerim. Dünyaya karşı bakış açıma göre, nesneler, yalnızca doğal veya dünyevi şeyler değildirler. Her zaman bir parça olsun mucizevi bir yön görürüm onlarda. Bana göre, her nesne birer mucizedir. Dünyaya karşı bakış açım, her ne kadar kalıplaşmış ve tutucu olarak olmasa da, bazı açılardan dinseldir. İşte bu nedenle, işimde bu tür şeyler görmek için çaba sarf ediyorum.
+ İncil sizin için bir teselli kaynağı mıdır peki?
- Teselli mi? Ben teselli aramıyorum. Tıpkı diğer insanlar gibi, zaman zaman ben de küçük hazlar veya memnuniyet duygusu arıyorum, ama avuntu, her zaman için tumturaklı kaçar... Samimiyetten uzak ve gerçek dışı olarak. İsa'nın İncilinden mi bahsediyorsunuz? O halde, "teselli" sözcüğünü bütünüyle reddediyorum. Bana göre, İncil harika bir
entelektüel çalışma... Büyük bir düşünsel yapıt. Teselli etmez. Kişinin kendi düşüncelerini doldurur, onları bütünleştirir, düzeltir ve harekete geçirir. Ama ya teselli? Tesellinin ne faydası vardır ki? "Teselli", "umut" gibi bir sözcüktür.
+ Düşmanlarınız kim?
- Bilmiyorum. Buna pek dikkat etmiyorum. Ara ara bana karşı anlaşılmaz bir nefret dalgası hissediyorum, ama üzerinde pek durmamayı tercih ediyorum.
+ En çok sevdiğiniz insanlar kimler?
- En çok sevdiğim insanlar mı? Belirli isimler mi yoksa genel tipler mi vermemi istiyorsunuz?
+ Genel tipler, ve eğer sorun değilse isimler de.
- En çok sevdiğim insanlar, belki de dördüncü sınıfa bile ulaşamamış olan insanlardır. Çok sade ve basit insanlar, ve bunları sadece laf olsun diye söylemiyorum. Böyle söylüyorum, çünkü küçük burjuva kültürü, en azından benim ülkemde, ama belki de Fransa ve İspanya'da da bu böyledir, daima yolsuzluk ve pisliği beraberinde getirir, okumamış ya da ancak birinci sınıfı bitirmiş olanlarda ise, her zaman belli bir zarafet vardır, kültüre maruz kaldıklarında silinen bir zarafet. Ve öyle olduğunda, artık onu çok daha yüksek bir kültür seviyesinde bulacaksınızdır. Çünkü geleneksel kültür her zaman için yozlaşır.
Mehmet Gündoğdu
mehmetgundogdu@outlook.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder