Kuşkusuz, Fyodor Dostoyevski'nin yaşamında, henüz yirmi sekiz yaşındayken, idam cezasına çarptırılmış olmasının derin bir etkisi vardır. Bu cezadan, son anda paçayı kurtarmıştır. Ve ömrünün geri kalanında; hem psikoloji, hem de edebiyat dünyasını sarsan romanlarını yazmaya devam etmiştir. İdam cezasıyla yargılanması ve Sibirya'da sürgünde geçirdiği dört sene eserlerine doğrudan yansımıştır. Dostoyevski, Yeraltından Notlar'da (Zapiski iz podpolya) kırk yaşından fazla yaşayanları birer namussuz olarak nitelerken; sıra kendine geldiğindeyse, açık sözlülükle, en az yetmişini görmeyi arzuladığını itiraf ediyordu. Ancak kaderin bir cilvesi olsa gerek, kendisi sadece 59 yaşına kadar yaşayabildi.
Benim için, Dostoyevski romanları arasında Yeraltından Notlar'ın yeri apayrıdır. Çünkü en az kurgusal olan eseri bence budur, diğer romanlarına nazaran daha fazla otobiyografiktir, ve gücünü buradan alır.
-
Bu arada şunu belirtmeden geçmeyeyim, Yeraltından Notlar'da roman kahramanımız kırk, Dostoyevski ise aşağıdaki satırları yazdığı esnada kırk üç yaşındadır: -
"Kırk yaşından fazla yaşamak ayıptır; bayağılık, hatta ahlaksızlıktır! Tüm samimiyetinizle, dürüstçe söyleyin, kırk yaşını kim geçer? Ben söyleyeyim size: Aptallarla namussuzlar. Bunu tüm ihtiyarlara, o saygıdeğer, ak saçlı, mis kokulu ihtiyarların yüzüne de söylerim! Tüm dünyanın yüzüne de söylerim! Buna hakkım var, çünkü ben de altmış yaşına kadar yaşayacağım. Hatta yetmişe kadar! Seksenimi bulacağım!.. Durun! Müsaade edin de biraz soluk alayım..." [1]
Suç ve Ceza'nın bir bölümünde ise şöyle der:
"Raskolnikov yeniden yürümeye başladı. “Acaba nerede okumuştum.” diye düşünüyordu bir yandan da, “İdam mahkûmunun biri ölümünden bir saat önce, yüksek bir dağın tepesinde, ancak iki ayağının sığabileceği kadar daracık bir yerde yaşaması gerekse, çevresindeyse uçurumlar, okyanuslar, sonsuz karanlıklar, fırtınalar ve sonsuz bir yalnızlık olsa, yine de o bir avuç yerde ömrü boyunca, binlerce yıl, sonsuza dek yaşamanın, o anda ölmeye yeğleneceğini söylemiş. Yeter ki yaşasın! Yalnızca yaşasın! Aman Tanrım, bu nasıl gerçek böyle! Bu nasıl gerçek! İnsan ne alçak yaratıkmış!” Raskolnikov bir dakika kadar durup düşündü, sonra “Bunun için insana alçak diyen de alçaktır!” diye ekledi." [2]
Yararlandığım kaynaklar:
1. Yeraltından Notlar - Çeviren: Nihal Yalaza Taluy - İş Bankası Kültür Yayınları
2. Suç ve Ceza - Çeviren: Mazlum Beyhan - İş Bankası Kültür Yayınları
Mehmet Gündoğdu
mehmetgundogdu@outlook.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder