9 Temmuz 2017 Pazar

Negatif bir mucize: Umutsuzluğun Doruklarında üzerine bir deneme

Flickr: https://flic.kr/p/Bg3JGA

"Her burukluk bir kini saklar ve bir sistemle tercüme olunur: Kötümserlik - beklentilerini boşa çıkarmasından ötürü hayatı affedemeyen mağlupların o zalimliği." -
 [1]

Hemen hemen bütün eserlerinde, doğmuş olmamanın imkânsızlığından dem vuran Cioran, zaman içerisinde, sırayla; yaşadığı ülkeyi, yazı dilini ve üslubunu değiştirirken; her ne kadar aynı anda hem kökleşmiş hem de köksüzleşmiş olmak için yanıp tutuşsa da, yapıtlarının içeriği genel manasıyla hep aynı kalmıştır.

Henüz yirmi üç yaşındayken yazdığı "Felsefeye Veda" niteliğindeki Umutsuzluğun Doruklarında (Pe culmile disperării) isimli ilk kitabından sonra, kitap yayımlamasının artık bir hata olduğunu, bizzat kendi de kabul etmiştir. [2] Cioran, Umutsuzluğun Doruklarında'yı kaleme alırken, bu kitabı, bir tür vasiyetname olarak görüyormuş; çünkü yirmili yaşlarındayken, zihni gece - gündüz intihar etme düşüncesiyle meşgulmüş ve bu yüzden, intihar etmeden önce, ardında vasiyet niteliğinde bir eser bırakmayı planlıyormuş.

Umutsuzluğun Doruklarında'dan sonra gelen kitapları da, intiharı, intihar düşüncesiyle yenmek için yazdığını; ancak, sonradan gelen bu kadar çok kitabı yayımlamasının gereksiz olduğunu, röportajlarında sıkça dile getirmiştir. Anlayacağınız, Cioran'ın vasiyetnamesi, bir nevi bir kurtarıcıya dönüşmüştür. Ve sonraki kitaplarında ise maalesef çoğu zaman kendini tekrarlamıştır. Çünkü onun her kitabı "ertelenmiş bir intihardır" ve öz itibariyle "Umutsuzluğun Doruklarında" hepsini içinde barındırır.

"Kendinizi öldürmeye karar vermediyseniz sizinle başkaları arasında hiçbir fark yoktur..."  [3]

Cioran'ın, belki de Otto Weininger hayranlığı tam da bu noktada yatmaktadır. Çünkü kendisi ilk kitabını, yani kendi deyimiyle vasiyetnamesini yayımladıktan sonra intihar etmemiş/ edememiştir. Fakat Otto Weininger ise bunu başarabilmiştir.

Umutsuzluğun Doruklarında'dan Türkçe'ye çevirdiğim küçük bir bölüm:
"Anlamıyorum, neden bu dünyada bir şeyler yapmamız gerekiyor; neden arkadaşlarımız, arzularımız, hayallerimiz ve umutlarımız olmak zorunda. Kuytu bir köşede inzivaya çekilip, dünyanın tüm gürültüsü ve kargaşasından uzakta kalmak, daha iyi olmaz mıydı? İşte o zaman kültürden ve ihtiraslarımızdan kurtulabilirdik; her şeyi kaybetmiş olurduk ve hiçbir şey kazanmazdık; hem, bu dünyada kazanabilecek bir şey var mı ki?"  [4]

Zaten 62 yaşındayken, yazdığı o "gereksiz kitaplar"ın birinde, bunu söyleyen o değil miydi?
"Altmışıma kadar bildiğim şeyler zaten yirmimde öğrendiğim şeylerdi. Bir ömrün, bir arayışın boşuna geçen kırk yılı..." [5]

Yararlandığım kaynaklar:
1. Çürümenin Kitabı - Çeviren: Haldun Bayrı – Metis Yayınları
2. Ezeli Mağlup – Çeviren: Haldun Bayrı – Metis Yayınları
3. Var Olma Eğilimi – Çeviren: Kenan Sarıalioğlu – Metis Yayınları
4. On the Heights of Despair – University Of Chicago Press
5. Doğmuş Olmanın Sakıncası Üzerine – Çeviren: Kenan Sarıalioğlu – Gendaş Yayınları

Mehmet Gündoğdu
mehmetgundogdu@outlook.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder