15 Ocak 2018 Pazartesi

Sessizliğin sınırlarında gezinirken

Flickr: https://flic.kr/p/22pHV61

Bugün, Işık Ergüden'in Sessizliğin Anarşisi adlı yapıtı üzerine bir şeyler yazmak istedim. Daha önce de, "Y Tu Mamá También (2001) filmi hakkındaki düşüncelerim" başlıklı yazımda, bu eserden bir alıntı yapmıştım. Dilerseniz o yazımı da okuyabilirsiniz. Şimdi "Sessizliğin Anarşisi"ne geçelim.

"Umut bizi sürekli yanıltan bir şarlatandır. Benim için mutluluk da onu yitirdiğimde başladı. Dante'nin cehennem'in kapısına yazdığı şu dizeyi ben olsam, cennetin kapısına yazardım:
"Buraya girerken, tüm umutlarınızı terkediniz." " [1]

Theodor W. Adorno, Minima Moralia adlı yapıtının "sunuş" kısmında şöyle der: "Yaşama bakışımız, artık yaşam olmadığı gerçeğini gizleyen bir ideolojiye dönüşmüştür." [2]

Hakikaten, her birimiz, yani tüm insanlar, tek bir ideoloji çatısı altında birleşiriz: "Bir yaşamım var" ideolojisinde. Doğruya doğru demek lazım, yaşam denen şey elbette vardır; ancak, "yaşamım", "yaşamımız" diyebileceğimiz bir şey yoktur ortada artık. Buna karşın, bir imkansızlığın bilincinde olan insan, sonsuz bir kabullenmeyle birlikte yine de yazar; "kendi paradoksu"na rağmen, ümitsizliğinin ışığında yazmaya devam eder. Ümitsizlik ve kabullenme ise, yerini zamanla bir ağıda bırakır. Fakat, her kabulleniş, bir benimseme anlamına da gelmez. Ve ağıt, ancak negatif bir çaba içinde olanlarla buluştuğu zaman kendi anlamını bulur.

"Kişinin, kendine, başkasına, hayata koyduğu mesafe, yakınlaştırır: Boşluğa ve sonrasındaki her şeye, kendine, başkasına ve suskunluğa. Susma, yüzeyi değil, dibi, içi doldurdukça, öfke ve şiddet, kişiyi kitleden ve iktidardan uzaklaştırır." [3]

Sessizliğin Anarşisi, tüm bu yalan üreten ve yalana teşvik eden kurumlara, hem seyreden hem seyredilen olan topluma, güce itaat eden yığınlara, herkesleşmiş olanlara ve onların çürümüş sistemine karşı sessiz, ancak sağlam bir reddiyedir. Çünkü, bir rutini kırabilme gücü, kitapta Işık Ergüden'in de vurguladığı gibi, yalnızca sessizlik ve umutsuzluk saatlerinde bulunabilir. Ergüden, bu kitapta, yalnızca siyasi ve iktisadi kurumların yarattığı gayri insani düzenden bahsetmekle kalmaz, direkt olarak insanı karşısına alır. Ve insan, ne yazık ki, her haliyle acınacak durumdadır; fakat başta dediğim gibi, "bir yaşamı var"dır elbet her koşulda: gücün -kitlenin- delik deşik ettiği bir yaşam.

Sessizliğin Anarşisi, bu yaşamı, "bu yaşam"dan ibaret görmeyenlerin ortak hislerini taşır. Ve her şeye rağmen, yaşamı olumlayan, ama her hâlükârda ayrıksı bir düşünsel yapıttır. "Normal" olmanın sahte mutluluğuna karşın, herkesleşmeyen bir yazarın, herkesleşmeyenlere, herkesleşmemekte diretenlere bir selamıdır.

Yararlandığım kaynaklar:
1. Soğuk Kül, Chamfort - Çeviren: Kenan Sarıalioğlu – Gendaş Yayınları
2. Minima Moralia, Theodor W. Adorno – Çevirenler: Orhan Koçak, Ahmet Doğukan – Metis Yayınları
3. Sessizliğin Anarşisi, Işık Ergüden – Kaos Yayınları

Mehmet Gündoğdu
mehmetgundogdu@outlook.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder